30 Ekim 2010 Cumartesi

Gerçek, bir nefeste saklı..

Gün değişirken, gündüz geceye dönerken farkedilen sadece ışığın kendisini geri çekmesi değildir aslında. Bir süreç vardır değişimin cereyanı sırasında. Sadece bakıldığında ışıksız kalmak denilebilir, küçük bir renk değişimi gibi sanki. Ama izlemeyi bilmek ışıksız kalmanın sürecindeki hezeyanın ne derece zor bir dönem olduğunun farkına varabilmektir. Bakmak ile görmek arasındaki fark denilen durum işte burdaki durum olur o zaman.

Altında yatan nedenler olduğudur değişimi asıl kılan ve değişimi gerektiren. Yaşamak o kadar zor birşeydir ki bazısına bazen, kendini göremediğinde değişimin savurgan rüzgarının içerisinde, değişene ayak uydurmadığı bilincine kavuşur. Onun için değişmek, birşeylerden vazgeçmek gibidir ki demiştik ya altında nedenler yatar vazgeçmek gerekliliğinin. Nedenler bazen kendini aradığı yolların, yani kendisini ararken girdiği yolların belki de başkasına ait bahçeler olduğunu farketmesidir ve o bahçelerden kovulmadan çıkması gerektiğini anlamasıdır. Kimi kovulmadan çıkamaz o bahçelerden, yasak meyveleri yediği için belki de, belki de günahın tadına bir türlü doyamadığı için ayrılmak zor gelir. Ve hazin son, gitmek gerektiği yasak diyarlardan...

Işık bazen doğru yolu göstermek için karanlığa döner, değişimdir bu ışığı yol edinmiş birisi için. Artık karanlıkta yol almak ve o yolda yürüyebilmek için çaba harcamak zorundadır. Çabası sonuç verecektir ancak sabrının son noktalarına dek dayandığı sürece. Bazen çatlak sesler yol olur, o yoları aşındırır sonucunu görene dek. Sonuç yanlış da olsa bu değişime ayak uydurmasıdır onu yücelten, ona tecrübeler katan ve bin nasihatten daha öğretici olan. Gündüz düşleri ile yaşamamak gerek sonucu bilinen hayatlarda, uyandırılması gerek aklı başında olmayan rüyalardan. Ve gece olduğunda başlamak gerçek hayata...

Şimdi tam da gündüz geceyi çağırıyor, ışığını emanet etmiş güneşe terkederken rüyalarımızı. Ölümün sesleri gibi şiirini okuyor, son sözü ile bağlıyor rüyaları ve o gerçeğe yöneliyor, ölüm gibi gerçeğe. Dedik ya, o bitiş de bir süreç idi tüm hikayelerde sonu uzun uzadıya söylercesine. Gözüm ufuk çizgisindeki bitişte, son dans bu... Artık zaten karanlık, kapatmak gerek gözleri de ve gerçeği görmek sadece bir nefes karanlık çekerek onun için son nefes olurcasına içimize.

Ne Yapıyorum Ben Burada?..

Rüzgar perdeyi her zamankinden daha fazla savuruyordu, şehvetli dalgalanmasıyla yüzüme vuran acımasız darbeleri bir daha yaşama odaklanmama ...