4 Kasım 2010 Perşembe

Melodi

Sessizlik benim başımı ağırtıyor! Evet evet, sessizlik... Zulüm gibi geliyor duyamadığım yüksek sesler, anlamadığım suskunluklar. Çok mu yükseklere çıkmak gerekli gökyüzünü duyabilmem için. Ama çok sessiz bu dünya, çok bilinmeyenli. Bugün bir melodi takıldı dilime beynimdeki soruları cevapklarken, sessiz sessiz beklerken ucube saatleri. Sözleri bile yoktu, aklıma gelmedi dedim belki, ama hiç olmamıştı ki nasıl bilsin bağırışlardaki bu beynin hücreleri. Ağlamaklı bir melodi, zaman zaman hicran notalarına rastlıyor bazen de aşık delikanlı edasıyla süzülüp geçiyor öylece beynimden. Hüzünlü bi söz yazılsa, hani biri gelse bu melodinin sözleri bunlar dese, en azından en güzel bunlar olur dese. Olmaz, olamaz...

Sadece notalar değildi beynimden dökülen, sadece sessiz bir bekleyişin hüzünleri ile yoğrulan beynin yanlış cevaplanmış soruları değildi. Değildi bir köle, bir bekleyişin muzdaribi değildi bu ruh. Aynı zamanda olmamış hüzünsüz günlerinin peşinden koşan delinin biriydi, taassub ile gecesini seven biriydi. Deli işte, ne yapsa seversiniz!.. Anlamak yetmiyor dünyayı sadece. Bir de anlatmak gerek, anlatmaya da ilk kendinden başlamak en akıllıcası. Kabullenmeden dünyayı, bekleyemezsin başkasının da anlattıklarına inanmasını. Kabul ettim beynimdeki notaları, istediğim olmadı ama ben kabul ettim olduğu gibi o sözsüz melodiyi. Ruh anlıyor değil mi, o zaman ne gerek var sözlere. Anlattıysak kendimize melodi ile dünyayı, sözlerini bilmeye de gerek yok yalnızlığın.

Aaahhh şu bekleyiş... Hiç peşimi bırakmayacak yalnızlık, beynimden geçen sözsüz sancılarla gebe ruhum elbet çıkaracak yalnızlığı zamanı geldiğinde. Ama o bekleyiş yok mu, işte o bekleyiş beynime notaları saldı, özgürce çalınan melodiyi dinlememi istedi. Sessiz her taraf, ben de sessizim ama beynim kalabalık şimdi. Dediğimiz gibi olacak mı, düşündüğümüz zamanlardaki gibi filizlenecek mi beklemelerin sonrasında istediğimiz. Değecek mi yani bu beklemeye, bu sözsüz melodileri dinlemeye, böylesine yalnız, hüzünle kalınmış ruh alemlerine.

Şairin dediği yere gittim dün gece rüyamda, söylenmesi gereken herşeyi söyledim. Mümkündü, söyleyebildim. O kadar uzaktaydı ki yolları aklımda tutamadım, ne de olsa ilk gidişimdi ve ne de olsa düşlerimde idi. Şarkılarımı da söyledim hem de sözleri olmadan. Tek bir melodi ile anlattım ve herkes anladı. Herkes oradaydı ve herkes dinledi, anladı. Anlatılan ruhun derinliklerine işledi ve tüm ruhunu notalara dökebilenler dinledi. Bu melodiyi bugünlerde her yalnızlığımda dinliyorum artık ve hep de yalnızlık oluyor. Elden ne gelir. Dinlemeye devam, bekleyişler bitene kadar...

2 yorum:

  1. Bağıra bağıra bu yazıyı kendine okumak belki işe yarayabilir ve elbette içli bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. sevindim beğenmenize, teşekkürler..

    YanıtlaSil

Ne Yapıyorum Ben Burada?..

Rüzgar perdeyi her zamankinden daha fazla savuruyordu, şehvetli dalgalanmasıyla yüzüme vuran acımasız darbeleri bir daha yaşama odaklanmama ...