Bir bilim olarak psikoloji zihinlerin en derinlerine girer ve gerek yaşanan durumlar sonrası ortaya çıkan ve gerekse de yaratılışından ileri gelen karakter yapısının aydınlatılmasında en önemli araçtır. Yüzyıllar boyunca inanılmış bir gerçektir karakter yapısının kişinin gelişimiyle alakalı bir durum olduğu. Fakat uzun yıllar öncesinde tesadüfi durum sonrasında ortaya çıkan durumla birlikte kişinin karakterinin oluşmasında DNA sı dolayısıyla beyindeki bir bölgenin etkili olduğu kanısına varılmıştır. 1848 yılında bir kaza sonucu beyninin bir bölgesine zarar vermek suretiyle kafatasının bir bölgesinden girip diğer bir tarafından çıkan demir parçası ile yaralanan demiryolu işçisi Pheneas Gage, uzun bir zaman sonrasında önceki yaşamına aykırı bir şekilde çok garip durumlar sergilemiş ve onu tedavi eden doktoru John Harlow bu duruma beynindeki hasarın neden olabileceğini düşünerek araştırmalarına başlamıştır. İlk başlarda düşüncesi ve çalışmaları kabul görmemesine rağmen devam etmiş ve sonrasında onu takiben gelen bilim adamları beynin bir bölgesinin karakterin oluşmasında etkili olduğu kanısına varmışlardır. Bu da göstermektedir ki kişilik sadece yaşananlar ile değil yaratılıştan kaynaklı olarak da oluşan bir yapıdır. Tüm bunların ışığında aşkın psikolojisine indiğimiz zaman bazı insanların aşk konusunu ve hissiyatını çok daha farklı gördükleri ve yaşadıkları kanısına sahip olabilmekteyiz.
Erkeklerde görülen aşk anlayışı genelde sahipleme duygusunu ve cinselliği ön plana çıkarabilmektedir. Fakat kadınlardaki psikolojik yapı ise daha çok bağlılık ve geleceğe dönük planların oluşmasında etkili bir aşk anlayışıdır. Bunlar genel ayrımlardır. Cinsiyetlerin kendi içindeki yapı farklılıklarına indiğimiz zaman erkeklerin bir kısmı hızlı bir kimyasal süreçten geçerken bir kısmı da gerek yaşanmışlıklardan kaynaklı gerekse de beyin yapısının etkisi ile daha uzun süreli aşk psikolojisine sahiptirler. Bazısı aşkın cinsel dürtülerini sahiplenirken bazısı da sevgiye dönüşebilecek bir durumun söz konusu olacağını düşünsel yapılarında barındırmaktadırlar. Bu durumlar kadınlarda da hemen hemen paralel olmasına rağmen yine de bazı noktalarda keskin ayrılıklar görebilmekteyiz. Yaşanan ortam ve ahlaki bazı değer yargıları bu düşüncelerin eğilimsel gelişiminde en etkili olanlarındandır. Kadınlar aşkı bir bağlanma aracı olarak görmektedirler. Sevgiye giden yol ve sonrasındaki ilişkinin gidişatının en etkili başlangıç aracı kadınlara göre aşktır. Kısa süreli durumlardan münezzeh bir anlayış ile donatmışlardır yaşamları ile gelişen karakter yapılarını.
Erkeklerde görülen aşk anlayışı genelde sahipleme duygusunu ve cinselliği ön plana çıkarabilmektedir. Fakat kadınlardaki psikolojik yapı ise daha çok bağlılık ve geleceğe dönük planların oluşmasında etkili bir aşk anlayışıdır. Bunlar genel ayrımlardır. Cinsiyetlerin kendi içindeki yapı farklılıklarına indiğimiz zaman erkeklerin bir kısmı hızlı bir kimyasal süreçten geçerken bir kısmı da gerek yaşanmışlıklardan kaynaklı gerekse de beyin yapısının etkisi ile daha uzun süreli aşk psikolojisine sahiptirler. Bazısı aşkın cinsel dürtülerini sahiplenirken bazısı da sevgiye dönüşebilecek bir durumun söz konusu olacağını düşünsel yapılarında barındırmaktadırlar. Bu durumlar kadınlarda da hemen hemen paralel olmasına rağmen yine de bazı noktalarda keskin ayrılıklar görebilmekteyiz. Yaşanan ortam ve ahlaki bazı değer yargıları bu düşüncelerin eğilimsel gelişiminde en etkili olanlarındandır. Kadınlar aşkı bir bağlanma aracı olarak görmektedirler. Sevgiye giden yol ve sonrasındaki ilişkinin gidişatının en etkili başlangıç aracı kadınlara göre aşktır. Kısa süreli durumlardan münezzeh bir anlayış ile donatmışlardır yaşamları ile gelişen karakter yapılarını.
Asıl olan yine beynin uyartıları sonrası ortaya çıkan kimyasalların rolüdür. Dopamin, serotonin, endorfin ve epinefrin gibi hormonlar çoğu zaman etkilidir. Sonrasında ise oksitosin, vazopressin hormonları ortama ağırlıklarını koymaktadırlar. Ama dediğimiz gibi yine olayda en etkili olan biyolojik yapı beyindir.
İnsanlık tarihinin başlangıcından beri yaratılanı meşgul eden bir konu olan maddi aşk, tabi ki insanlığın tarihinin sonuna kadar da devam edecek ve kimi zaman bir cinayetin nedeni olacak kimi zaman en büyük kavgaların başlangıcı olacak ve bazen de insanların gözlerinin bağlanmasının temel nedeni olacak. Bazen devamında sevgiye dönüşecek zihinlerde bazen ise hiç bitmeyeceğini zannederek bağlılığın, kopamamanın kimyasal silahı olacak. Ama şu da açık ki her zaman birlikteliklerin en temel ve en etkili aracı olacaktır aşk. Ve defalarca zarar görülmesine rağmen tekrar ve tekrar yaşanılmasının isteneceği bir hissiyata sahiplik edecek.
Pheneas Cage'in beynine giren demirden zaman zaman ben de ister oluyorum. Ne kadar kimyasal yada biyolojik yollu olursa olsun işin alışkanlık boyutu da var. Kalıtım ve çevre etkisi diyorum ve gelişim psikolojisinden giriyorum olaya :)
YanıtlaSil:) eğitim bilimleri çalışmanın bir dönem sürecek etkisi bu bence :) zaten o dediklerini de es geçmiş değilim :)
YanıtlaSilhah :)
YanıtlaSilömürlük bunlar lazımlık değil :)
çocuk yetiştiririz kısmetse bu engin pedagojik bilgilerimizle. gelecek kıymetli netekim.
gençlerimiz sağlıklı düşüncede olsun yeter ki :)
YanıtlaSil