11 Eylül 2010 Cumartesi

Hüzünsüz günler taşımacılık..

Sürdüğüm topraklar benim, şu anda koyu lacivert gecede beklediğim uslupsuz konuşan karanlığın tek şahidi de benim. Benim elimden alınanları elimle yerine koyacak, taze rüyalardan hüznü sağıp derinlerde saklanan varoluşumu bulacak. İnkara gerek yok, kaybeden bendim özümdeki ben olanı. Beni bir çerçevenin içinden alıp parçlarımı yalnızlık tarlalarında süren bendim. Bugün bakıyorum sadece, yerini unutmuş muyum diye hatırlamam için hergün ziyaret ediyorum kalp kapakçıklarımı.

Dün bir rüyadan uyandım, rüyanın sözleri "bir zamanlar ben" olmuştu, çınlıyordu uyanır uyanmaz kulaklarımda. Durup durup o şarkıyı söyledim gün boyu acaba birisi sus artık der mi diye düşünmeden hiç. Hep söylerim şarkımı, yolumu bulduracaksa dilimden yolumun tarifinin sözlerini hiç düşürmem. Bazen yeter artık der zaman "yeter artık hepimiz anladık" der. Bunu bir ben anlamadım derim işte o zaman. Ve işte o zaman daha da bir üstüne düşerim hayatımdaki tüm öğretilerin. Öğrenmemişim belki dersler ne verecekse, ne alacaksam girdiğim sınavlardan, hiç birisini tam yapamamışım derim o zaman. O gün başka uzun sözlü şarkılar ezberlemek isterim ve sesini açarım sonuna kadar hayatın, ne söyleyeceksen söyle, ver artık şu sakladığın ne ise bir de bana ver derim. Hep yaptığını yapar, gün gibi aşikar sözcüklere bir bozuk anlam da kendi katar. Sanki ben hiç anlamlandırmamışım gibi, yaşam sözlükleri ansiklopedisinden çıkarmamışım gibi seviyeli hiç bir anlam, o da binlerce sözcüğe boğar beni. Bu boğulmalar gelip gider, yüklenirim akciğerlerime her kelimeyi tüm öz anlamlarıyla birlikte. Yettiği de olur beni silkelemeye, olmayan kendime getirmeye ama bitmez ki, bitmez hiç ki..

Kalktım yine. Varolmuşum öncesinde sanki, işte o edayla yürüyorum. Yokluğum varlığıma sadık kalmış, hiç aldatmamış başka varoluşlarla geçen zaman boyunca. Sadakatinden dolayı ödüllendirilmiş bir tutam heves ile. İşte o hevesle bekler durur şimdi, sanki gelecek hüznü alıp gitmeye, hüzünsüz günler taşımacılık. Umarım geldiğinde ben de orda olurum, arkasından el sallarım uzun yolculuğuna sürüklenirken benim naçiz dostum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ne Yapıyorum Ben Burada?..

Rüzgar perdeyi her zamankinden daha fazla savuruyordu, şehvetli dalgalanmasıyla yüzüme vuran acımasız darbeleri bir daha yaşama odaklanmama ...